Artık Merhaba dediğime göre mim yazma zamanım gelmiş bile :)
Deeptone bana bir mim yolladı, ben de biraz gevezelik ettim işte.
Aslında hatırladığım en
eskisi hangisi bilmiyorum yani zaman sıralaması yok nedense. Bir de aileden de
kimse ne zaman olduklarını hatırlamıyor çok bireysel mutluluklar yaşamışım
demek ki J
Fotoğraf olduğu için
diyebilirim ki şu an aklıma gelen hatıralarda en küçük olduğum, amcamın hacdan
geldiği ve Suudların giydiği o kostümden giyip yukarıdaki fotoğrafı çektirdiğimiz günün
izleri. Amcam genç yaşta hacı olmuş bir de simsiyah sakal bırakmış. Fotoğraftan
anlaşılmasa da suratımda ağlaması yeni bitmiş bir çocuğun korkak ifadesi var.
Amcamın o halinden kokmuşum. Hatırladığım kısmıysa tabi ki gelen oyuncaklar.Abime
yeşil bir bisiklet(tabi ki daha sonra benim oldu), bana ve 9 ay büyük kuzenime
yürüyen bebek getirmişti. Orta sehpamızın(bu sehpayla ilgili de yazmam lazım J) üzerinde yürütmüş sonra da “bozulur, çok
oynamayalım” deyip kutularına geri koymuştuk. Ne kadar da oyuncak kıymeti bilen
çocuklardık. Sonra tabi ki bozuldu ve yürümez oldu. Pembe bir elbisesi ve sarı
saçları vardı. Yıllarca oturma odamızın vitrininin sağ tarafında (oyuncaklarıma
ait olan kısım) durdu. Şimdi de kesin poşetlenmiş bir yerlerde kolilerin
içindedir.
Orta sehpası olayı var bir de. Uzun ahşap bir
orta sehpamız vardı ki hâlâ var yazlıkta duruyor. O zamanlar bana çok uzun ve
büyük gelirdi bu sehpa. Annemin olmadığı zamanlarda abimle ilk işimiz bu
sehpanın bir tarafını çekyata dayayıp kaydırak yapmak olurduJ indiğimi yere de çekyattan minder koyar baş aşağı
kayardık J o kayma anı o kadar uzun gelirdi ki, şimdi o
sehpaya bakıp hayret ediyorum bacak boyum kadar bu sehpa bizi ne kadar da
eğlendirmiş. Bir de altına yatıp resim yapardım. Yazlığa gittiğimde aklıma
geldi çevirdim altını, karalamışım, ev yapmışım J İnsanın kendi çocukluğuna dokunması gibi bir şey
böyle durumlar.
İlkokula başlayana kadar
amcamlarla altlı üstlü oturuyorduk. Çocukluk hatıralarımın çoğu da o evde
geçiyor zaten. Yengemin kırmızı kadife bir çekyatı vardı. Kaplamanın çiçek
desenleri vardı kabartma şeklinde. Benim tutkumsa bu çekyatın dokumasını
yolmak/sökmekti J Bir de
anlaşılmasın diye çiçeklerin ortalarından başlamıştım J Daha sonra kendime hakim olamayarak boyutları
genişletmişim ki bir yetişkin avucu kadar yeri sökmüşüm J Kaplattırmak zorunda kalmışladı, ama ilginçtir
kimse kızmamıştı J
Abim beni öpüyor :) |
Böyle başlayınca
zincirleme geliyor insanın aklına hatıralarJ Yine eski mahallemizdeyiz. Abimler arkadaşlarıyla
maç yapıyorlar. Ben de abimin rakip takımının kalesinin arkasında merdivenlerde
bebeğimle oynuyorum. Bir ara kafamı kaldırıyorum, abim şut çekiyor… Ve
gooolllll, benim tepemde yıldızlar dönerken burnumdan oluk gibi kan akıyor J Abim beni kucağına alıp eve götürüyor, yengem
feyat figan “ne yaptın çocuğa” diye abime kızıyor abim zaten korkudan ölecek J. O günün
hatırası olarak (annemin iddiası bu yönde) burnumda ufak bir kemik çıkıntısı
taşıyorum ve bu yıl içinde ameliyat olabilirim J
Aslında çok fazla şey var
ama hepsini bu posta sıkıştırmayım. Dedemin de baş rol oynadığı hatıralar var
ki gerçekten yazmakla bitmez. Onları başka bir başlıkta anatayım. Şimdiyse son
hatıra, 6 yaşımdaki nakış yapma hevesimi anlatmak istiyorum.
Dediğim gibi amcamlarla
aynı binada oturuyorduk ve alt kat dükkan şeklinde yapılmış ama yengem
yarafından nakış kursu olarak kullanılıyordu. Yengemin bu konuda formal bir
eğitimi olmamasına rağmen. Bu şekilde evinin altında nakış öğrenmek isteyen
kızlara kurs verirdi. Makinesini alan gelir çehizine bir şeyler yapar sonra da
evlenirdi. Hatta “Esra Erol misyonu” taşıdığını düşünüyorum yengemin kurstaJ. Çünkü sürekli bazı kadınlar iş yaptırmak
bahanesiyle gelir etrafa bakınırlardı. O kadınlar geldiğinde ablalarda(yaş
16-17) ayrı bir telaş bir hürmet olurdu ben anlam veremezdim tabi J Her neyse işte ben bu kursta geçirirdim vaktimin
bir kısmını da. Pijamalarımla bile iner dolaşırdım aralarında. Ablalar beni
severler makinelerine oturturlardı ben de izlerdim hep bütün aşamalarını. Bir
gün annem yine evde yok ve evde yalnızım.(Bu kadar çok evde yalnız olmamın
sebebini anneme şimdi sorduğumda bir cevap veremiyor ama çoğunlukla” sen
uyurken 5dklığına yengene çıkmışmışımdır” deyip çıkıyor işin içindenJ ) Yapacak bir şeyler arıyorum ki gözüme annemin
açık olan nakış makinası takıldı. O dönem öğrenmek için o da evde başlamıştı
ufaktan. Dolaplardan bir kumaş parçası buldum. Deseni bile hatırımda. Sanırım
abimin nevresimin artanıydı. Yeşilli üzerinde arabalar olan bir kumaştı. Kasnak
buldum dizimle kumaşı kasnağa yerleştirip gerdirdim gücüm yettiği kadar. Çok
heyecanlıydım. Sonra oturdum makinaya “çin iğnesi” denen teknikle ileri geri
kasnak oynatarak şekillerin içini doldurmaya çalıştım. Sonrasında sıkılmış
olmalıyım ki kasnağı makinada unutup kalmışım başından. Annem yanına çağırdı “bunu
sen mi yaptın?”diye. Biraz korkak evet dedim ama hem de özür diliyorum. Bi daha
yap bakıyım görüyüm ben kızmayacağım dedi. Oturdum yaptım. O kadar net ki,
annnem kapıya çıkıp yengemi çağırmıştı “Çabuk gelll” diye. Yengem de geldğinde
baya şaşırdılar bu duruma. Ama ben yıllardır izlemekten öğrenmişim zaten sadece
pratiğe dökmek kalmış J Yengem “madem yapabiliyor
basit bi desen buluyum ben ona da işlesin” dedi J Beyaz bir kumaşa gerçek nakış işimi yaptım
yaklaşık bir metre filan bi kaç renkli bişeydi. O bittikten sonra abimin
ilkokul önlüğünün kumaşına kırlent deseni çizdiler. Yengem renkleri
karıştırmamam için bira başlayıp bana bırakıyordu. O kadar hevesliydim ki sabahın köründe buz
gibi evde uyanır makinenin başına geçerdim. Sandayyenin ucuna otururdum
ayaklarım pedala erişmediği için J Abim de aynı odada uyuduğu için sinir olurdu bana J Kırlent bitti, babam altına yazalım “…6 YAŞINDA
İŞLEDİ” diye dedi. Adımı yazmayı biliyorum ben yazacağım diye ağlamıştım ama
annem izin vermemişti. Makine dikişiyle yazmıştı bu yazıyı J O dönemden sonra kursta yeni gelen kızları gıcık
etmek için eskiler beni oturturlardı makinesine. Ben yapmaya başlayınca da
zorlanan kızlar hepten sinir olur ağlarlardı. Peki benim nakış maceram ne oldu.
6 yaşımda hızlı başladı çabuk bitti J O kırlent tek eserim olarak duruyor işte J
Bazı anılar daha dünmüş gibi gelir insana. Senin anıların da çok güzeller :) suratında patlayan top dışında tabi :))) ben de o yaşlardayken elbiseler dikerdim bebeklerime. annem öğretmişti dikişi. küçükken ne kadar da hevesli oluyoruz öğrenmeye.
YanıtlaSilhepsi hoş anılar ki.
YanıtlaSil:)
kaybolmaa.
:)
Biraz kafa yorgunluğu var atlatıp geleceğim :)
YanıtlaSil