17 Ağustos 2012 Cuma

EN ESKİ ÇOCUKLUK ANISI-MİM


Artık Merhaba dediğime göre mim yazma zamanım gelmiş bile :)
Deeptone bana bir mim yolladı, ben de biraz gevezelik ettim işte.


Aslında hatırladığım en eskisi hangisi bilmiyorum yani zaman sıralaması yok nedense. Bir de aileden de kimse ne zaman olduklarını hatırlamıyor çok bireysel mutluluklar yaşamışım demek ki J

Sağdaki ödlek ben oluyorum :)


Fotoğraf olduğu için diyebilirim ki şu an aklıma gelen hatıralarda en küçük olduğum, amcamın hacdan geldiği ve Suudların giydiği o kostümden giyip yukarıdaki fotoğrafı çektirdiğimiz günün izleri. Amcam genç yaşta hacı olmuş bir de simsiyah sakal bırakmış. Fotoğraftan anlaşılmasa da suratımda ağlaması yeni bitmiş bir çocuğun korkak ifadesi var. Amcamın o halinden kokmuşum. Hatırladığım kısmıysa tabi ki gelen oyuncaklar.Abime yeşil bir bisiklet(tabi ki daha sonra benim oldu), bana ve 9 ay büyük kuzenime yürüyen bebek getirmişti. Orta sehpamızın(bu sehpayla ilgili de yazmam lazım J) üzerinde yürütmüş sonra da “bozulur, çok oynamayalım” deyip kutularına geri koymuştuk. Ne kadar da oyuncak kıymeti bilen çocuklardık. Sonra tabi ki bozuldu ve yürümez oldu. Pembe bir elbisesi ve sarı saçları vardı. Yıllarca oturma odamızın vitrininin sağ tarafında (oyuncaklarıma ait olan kısım) durdu. Şimdi de kesin poşetlenmiş bir yerlerde kolilerin içindedir.

 Orta sehpası olayı var bir de. Uzun ahşap bir orta sehpamız vardı ki hâlâ var yazlıkta duruyor. O zamanlar bana çok uzun ve büyük gelirdi bu sehpa. Annemin olmadığı zamanlarda abimle ilk işimiz bu sehpanın bir tarafını çekyata dayayıp kaydırak yapmak olurduJ indiğimi yere de çekyattan minder koyar baş aşağı kayardık J o kayma anı o kadar uzun gelirdi ki, şimdi o sehpaya bakıp hayret ediyorum bacak boyum kadar bu sehpa bizi ne kadar da eğlendirmiş. Bir de altına yatıp resim yapardım. Yazlığa gittiğimde aklıma geldi çevirdim altını, karalamışım, ev yapmışım J İnsanın kendi çocukluğuna dokunması gibi bir şey böyle durumlar.

İlkokula başlayana kadar amcamlarla altlı üstlü oturuyorduk. Çocukluk hatıralarımın çoğu da o evde geçiyor zaten. Yengemin kırmızı kadife bir çekyatı vardı. Kaplamanın çiçek desenleri vardı kabartma şeklinde. Benim tutkumsa bu çekyatın dokumasını yolmak/sökmekti J Bir de anlaşılmasın diye çiçeklerin ortalarından başlamıştım J Daha sonra kendime hakim olamayarak boyutları genişletmişim ki bir yetişkin avucu kadar yeri sökmüşüm J Kaplattırmak zorunda kalmışladı, ama ilginçtir kimse kızmamıştı J

Abim beni öpüyor :)


Böyle başlayınca zincirleme geliyor insanın aklına hatıralarJ Yine eski mahallemizdeyiz. Abimler arkadaşlarıyla maç yapıyorlar. Ben de abimin rakip takımının kalesinin arkasında merdivenlerde bebeğimle oynuyorum. Bir ara kafamı kaldırıyorum, abim şut çekiyor… Ve gooolllll, benim tepemde yıldızlar dönerken burnumdan oluk gibi kan akıyor J Abim beni kucağına alıp eve götürüyor, yengem feyat figan “ne yaptın çocuğa” diye abime kızıyor abim zaten korkudan ölecek J.  O günün hatırası olarak (annemin iddiası bu yönde) burnumda ufak bir kemik çıkıntısı taşıyorum ve bu yıl içinde ameliyat olabilirim J
Aslında çok fazla şey var ama hepsini bu posta sıkıştırmayım. Dedemin de baş rol oynadığı hatıralar var ki gerçekten yazmakla bitmez. Onları başka bir başlıkta anatayım. Şimdiyse son hatıra, 6 yaşımdaki nakış yapma hevesimi anlatmak istiyorum.



Dediğim gibi amcamlarla aynı binada oturuyorduk ve alt kat dükkan şeklinde yapılmış ama yengem yarafından nakış kursu olarak kullanılıyordu. Yengemin bu konuda formal bir eğitimi olmamasına rağmen. Bu şekilde evinin altında nakış öğrenmek isteyen kızlara kurs verirdi. Makinesini alan gelir çehizine bir şeyler yapar sonra da evlenirdi. Hatta “Esra Erol misyonu” taşıdığını düşünüyorum yengemin kurstaJ. Çünkü sürekli bazı kadınlar iş yaptırmak bahanesiyle gelir etrafa bakınırlardı. O kadınlar geldiğinde ablalarda(yaş 16-17) ayrı bir telaş bir hürmet olurdu ben anlam veremezdim tabi J Her neyse işte ben bu kursta geçirirdim vaktimin bir kısmını da. Pijamalarımla bile iner dolaşırdım aralarında. Ablalar beni severler makinelerine oturturlardı ben de izlerdim hep bütün aşamalarını. Bir gün annem yine evde yok ve evde yalnızım.(Bu kadar çok evde yalnız olmamın sebebini anneme şimdi sorduğumda bir cevap veremiyor ama çoğunlukla” sen uyurken 5dklığına yengene çıkmışmışımdır” deyip çıkıyor işin içindenJ ) Yapacak bir şeyler arıyorum ki gözüme annemin açık olan nakış makinası takıldı. O dönem öğrenmek için o da evde başlamıştı ufaktan. Dolaplardan bir kumaş parçası buldum. Deseni bile hatırımda. Sanırım abimin nevresimin artanıydı. Yeşilli üzerinde arabalar olan bir kumaştı. Kasnak buldum dizimle kumaşı kasnağa yerleştirip gerdirdim gücüm yettiği kadar. Çok heyecanlıydım. Sonra oturdum makinaya “çin iğnesi” denen teknikle ileri geri kasnak oynatarak şekillerin içini doldurmaya çalıştım. Sonrasında sıkılmış olmalıyım ki kasnağı makinada unutup kalmışım başından. Annem yanına çağırdı “bunu sen mi yaptın?”diye. Biraz korkak evet dedim ama hem de özür diliyorum. Bi daha yap bakıyım görüyüm ben kızmayacağım dedi. Oturdum yaptım. O kadar net ki, annnem kapıya çıkıp yengemi çağırmıştı “Çabuk gelll” diye. Yengem de geldğinde baya şaşırdılar bu duruma. Ama ben yıllardır izlemekten öğrenmişim zaten sadece pratiğe dökmek kalmış J Yengem “madem yapabiliyor basit bi desen buluyum ben ona da işlesin” dedi J Beyaz bir kumaşa gerçek nakış işimi yaptım yaklaşık bir metre filan bi kaç renkli bişeydi. O bittikten sonra abimin ilkokul önlüğünün kumaşına kırlent deseni çizdiler. Yengem renkleri karıştırmamam için bira başlayıp bana bırakıyordu.  O kadar hevesliydim ki sabahın köründe buz gibi evde uyanır makinenin başına geçerdim. Sandayyenin ucuna otururdum ayaklarım pedala erişmediği için J Abim de aynı odada uyuduğu için sinir olurdu bana J Kırlent bitti, babam altına yazalım “…6 YAŞINDA İŞLEDİ” diye dedi. Adımı yazmayı biliyorum ben yazacağım diye ağlamıştım ama annem izin vermemişti. Makine dikişiyle yazmıştı bu yazıyı J O dönemden sonra kursta yeni gelen kızları gıcık etmek için eskiler beni oturturlardı makinesine. Ben yapmaya başlayınca da zorlanan kızlar hepten sinir olur ağlarlardı. Peki benim nakış maceram ne oldu. 6 yaşımda hızlı başladı çabuk bitti J O kırlent tek eserim olarak duruyor işte J

3 yorum:

  1. Bazı anılar daha dünmüş gibi gelir insana. Senin anıların da çok güzeller :) suratında patlayan top dışında tabi :))) ben de o yaşlardayken elbiseler dikerdim bebeklerime. annem öğretmişti dikişi. küçükken ne kadar da hevesli oluyoruz öğrenmeye.

    YanıtlaSil
  2. hepsi hoş anılar ki.
    :)
    kaybolmaa.
    :)

    YanıtlaSil
  3. Biraz kafa yorgunluğu var atlatıp geleceğim :)

    YanıtlaSil