Ramazan’ın bitmesine sayılı günler kala, Tosya’nın önemli bir Ramazan
geleneğini anlatmak istiyorum. Yerel ağızda “hurun” denen taş fırınlarda pişen
yemekler Ramazan sofralarımızın vaz geçilmezidir. Kaç yüz yıldır devam eden bir
gelenek bilmiyorum ama Ramazan’ı “hurunda” pişmiş keşkek yemeden bitiren bir
Tosyalı dünyanın neresinde olursa olsun Ramazanı tam olarak hissedemez. Ben de
“keşkek yemeden Ramazan bitecek!” diyerek tatilimi bölüp, ailemi İstanbul’da
bırakıp, ananemin yanına Tosya’ya gelen biriyim J Önce “hurun” dediğimiz taş fırını anlatayım. Her
mahallede en az bir tane olan, genellikle bahçeli evi olan birinin bahçesinde
bulunan ve o kişi tarafından yakılan taş fırınlar vardır.
![]() |
Bknz: "Hurun" ::) |
Büyük
apartmanlardaysa apartmanın girişinde bir oda fırın olarak inşaa edilir ki
başka bir şehirde böyle bişi olacağını hiç sanmıyorum. Düşünsenize Ağaoğlu’nun
ucube ve soğuk binalarında taş fırın olsun ! J Mahalleli kendisine en yakın fırını seçer ,ki bu
küsme gibi istisna durumlar dışında hiç değişmez, her yıl aynı fırına “keşkek
sürülür”. Fırın iftar saatine göre 8-9 saat öncesinde içine odun atılarak
yakılır. Odunlar yanınca içinden çıkarılır ve fırın yemekleri koymaya hazır
olur. Mahallede herkes o akşam yemek istediği yemekleri “caba” dediğimiz toprak
güveç kaplara koyup getirirler. Bu cabalar akşam başkalarınınkiyle karışması
ihtimaline karşı çeşitli şekillerde işaretlenir. Kimi çentik atar, kimi kendi
adını yazar, kimi de annem gibi ojeyle kızının (yani benim) adını büyük harflerle yazar J Onlarca yıldır aynı mahallede, aynı komşularla
oturan insanlar birbirlerinin cabasını bile bilirler bir bakışta.
Peki ne yemekler yapılır bu fırınlarda? “Keşkek sürmek” artık deyimleşse
de, keşkek buğdayın işlenmemiş halidir ve Tosya’da Ramazan ve düğün
yemeklerinde yenilen ve sevilen bir yemektir. Güveçse keşkeğin kankasıdır. Bir
de yanına patates püresiyle davetlerin en sevilenidir.(Oruç oruç yemekteyiz
tadında bir post okumak işkence gibi gelebilir J ) ve patates. Bu üçü temel fırın yemekleridir ve
bazı evlerde 30gün boyunca bu mönü bıkmadan yenebilir.(Bizde durum böyle değil
hemen sıkılıyoruz.) Bunların dışındaysa nohut, fasulye, bal kabağı,
erik(komposto için),kırmızı mercimek (evde çorba haline getirilir su
katılarak), şeker pancarı(Tosya ağzıyla “çükündür”J), tavuk, bamya, gibi uzayıp giden bir liste
var. Sabah belirli bir saatte herkes
sepetlerine koyup getirir “süreceği” yemeği. Fırıncı teyze( artık büyüdük,abla
olabilirJ) onları tek tek fırının içine demir bir çubukla
iterek yerleştirir. Bu çubuğun bir tarafı hilal şeklinde itip yerleştirmek için
diğer tarafı kanca şeklinde tutup çekerek çıkarmak için özel yapılır. Bütün
cabalar yerleşince fırının kapağı kapanır ve etrafı çamurla kaplanır ki ufak
bir hava bile kaçırmasın. Bu işlem bittiğinde artık 6-7 saat süren bir pişme
işlemi başlar. Piştikçe yemeklerin kokuları birbirine siner ve fırın dışında
elde edemeyeceğiniz bir lezzet oluşur. Akşam iftardan 30-40dk önce herkes
“keşkek çıkarmaya” gider. Kaç adet caba sürdüyse o kadar odunu koltuğunun
altına alır götürür ve fırının yanındaki yüklüğe bırakır ki yarın o odunla
fırın tekrar yakılır. Fırın açılmamışsa orda komşularla iftar öncesi küçük bir
sohbet ortamı olur. Apartmanlarda TOKİ lerde yaşadığımız, yan komşumuzu bile tanımadığımız günleri yaşarken, mahalle
komşularını her gün görmek, hallerini sormak, dualaşmak için çok güzel bir
fırsattır “hurun önü” sohbetleri. Siz sohbetinizi yaparken fırın açılır gelen
koku iftara dakikalar kala karın seslerinin iyice artmasına sebep olur :))) Genellikle oradaki gençlerden biri demir çubukla fırının önüne çekilen cabaları tezgaha taşımak için gönüllü olur. Eller yanacağı için gazete parçasıyla tutup dikkatlice taşınır.
Cabalar sepetlere konulur hem soğumasın hem de toz gelmesin diye üzerlerine gazete kapatılıp evlerin yolu tutulur. Benim tercihim cabadan yemek olsa da tabaklara da servis edilebilir duruma göre.
Tosya gelenekleri bol bir ilçe. Ve gençler olarak bizler, bazılarına karşı çıksak da böyle geleneklere sahip çıkıp, devam ettirmekle sorumluyuz gibi hissediyorum :))
Cabalar sepetlere konulur hem soğumasın hem de toz gelmesin diye üzerlerine gazete kapatılıp evlerin yolu tutulur. Benim tercihim cabadan yemek olsa da tabaklara da servis edilebilir duruma göre.
Tosya gelenekleri bol bir ilçe. Ve gençler olarak bizler, bazılarına karşı çıksak da böyle geleneklere sahip çıkıp, devam ettirmekle sorumluyuz gibi hissediyorum :))
Bayıldım yazına :) Ayrıntılı bir şekilde anlatmışsın Tosya'nın en güzel geleneğini. Gerçekten Tosya'da yaşanıyor en güzel Ramazan. Ben en çok patatesi severdim mesela :) Kızarmış üst tabaka benim olurdu hep :)) Çok özledim o günleri.
YanıtlaSilBeğenmene sevindim :) Patatesin azcık dibi tutmuşu da çok lezzetli olur. Zaten en çok evdeki küçükler için sürülür :) Kısa zamanda gelip hasret giderirsin umarım :)
Siltabii ki kesinlikle devam ettirin.
YanıtlaSilkeşkek tosya hurun hiçbirini bilmiyordum.
ama anlattıkların ne güzel şeyler.
:)
dün bir mim vardı. yapsana istersen.
:)