16 Ağustos 2012 Perşembe

Tosya'da Bir Ramazan Geleneği:"Keşkek Sürmek"


Ramazan’ın bitmesine sayılı günler kala, Tosya’nın önemli bir Ramazan geleneğini anlatmak istiyorum. Yerel ağızda “hurun” denen taş fırınlarda pişen yemekler Ramazan sofralarımızın vaz geçilmezidir. Kaç yüz yıldır devam eden bir gelenek bilmiyorum ama Ramazan’ı “hurunda” pişmiş keşkek yemeden bitiren bir Tosyalı dünyanın neresinde olursa olsun Ramazanı tam olarak hissedemez. Ben de “keşkek yemeden Ramazan bitecek!” diyerek tatilimi bölüp, ailemi İstanbul’da bırakıp, ananemin yanına Tosya’ya gelen biriyim J Önce “hurun” dediğimiz taş fırını anlatayım. Her mahallede en az bir tane olan, genellikle bahçeli evi olan birinin bahçesinde bulunan ve o kişi tarafından yakılan taş fırınlar vardır.
Bknz: "Hurun" ::)

 Büyük apartmanlardaysa apartmanın girişinde bir oda fırın olarak inşaa edilir ki başka bir şehirde böyle bişi olacağını hiç sanmıyorum. Düşünsenize Ağaoğlu’nun ucube ve soğuk binalarında taş fırın olsun ! J Mahalleli kendisine en yakın fırını seçer ,ki bu küsme gibi istisna durumlar dışında hiç değişmez, her yıl aynı fırına “keşkek sürülür”. Fırın iftar saatine göre 8-9 saat öncesinde içine odun atılarak yakılır. Odunlar yanınca içinden çıkarılır ve fırın yemekleri koymaya hazır olur. Mahallede herkes o akşam yemek istediği yemekleri “caba” dediğimiz toprak güveç kaplara koyup getirirler. Bu cabalar akşam başkalarınınkiyle karışması ihtimaline karşı çeşitli şekillerde işaretlenir. Kimi çentik atar, kimi kendi adını yazar, kimi de annem gibi ojeyle kızının (yani benim) adını büyük harflerle yazar J Onlarca yıldır aynı mahallede, aynı komşularla oturan insanlar birbirlerinin cabasını bile bilirler bir bakışta.



Peki ne yemekler yapılır bu fırınlarda? “Keşkek sürmek” artık deyimleşse de, keşkek buğdayın işlenmemiş halidir ve Tosya’da Ramazan ve düğün yemeklerinde yenilen ve sevilen bir yemektir. Güveçse keşkeğin kankasıdır. Bir de yanına patates püresiyle davetlerin en sevilenidir.(Oruç oruç yemekteyiz tadında bir post okumak işkence gibi gelebilir J ) ve patates. Bu üçü temel fırın yemekleridir ve bazı evlerde 30gün boyunca bu mönü bıkmadan yenebilir.(Bizde durum böyle değil hemen sıkılıyoruz.) Bunların dışındaysa nohut, fasulye, bal kabağı, erik(komposto için),kırmızı mercimek (evde çorba haline getirilir su katılarak), şeker pancarı(Tosya ağzıyla “çükündür”J), tavuk, bamya, gibi uzayıp giden bir liste var.  Sabah belirli bir saatte herkes sepetlerine koyup getirir “süreceği” yemeği. Fırıncı teyze( artık büyüdük,abla olabilirJ) onları tek tek fırının içine demir bir çubukla iterek yerleştirir. Bu çubuğun bir tarafı hilal şeklinde itip yerleştirmek için diğer tarafı kanca şeklinde tutup çekerek çıkarmak için özel yapılır. Bütün cabalar yerleşince fırının kapağı kapanır ve etrafı çamurla kaplanır ki ufak bir hava bile kaçırmasın. Bu işlem bittiğinde artık 6-7 saat süren bir pişme işlemi başlar. Piştikçe yemeklerin kokuları birbirine siner ve fırın dışında elde edemeyeceğiniz bir lezzet oluşur. Akşam iftardan 30-40dk önce herkes “keşkek çıkarmaya” gider. Kaç adet caba sürdüyse o kadar odunu koltuğunun altına alır götürür ve fırının yanındaki yüklüğe bırakır ki yarın o odunla fırın tekrar yakılır. Fırın açılmamışsa orda komşularla iftar öncesi küçük bir sohbet ortamı olur. Apartmanlarda TOKİ lerde yaşadığımız, yan komşumuzu bile tanımadığımız günleri yaşarken, mahalle komşularını her gün görmek, hallerini sormak, dualaşmak için çok güzel bir fırsattır “hurun önü” sohbetleri. Siz sohbetinizi yaparken fırın açılır gelen koku iftara dakikalar kala karın seslerinin iyice artmasına sebep olur :))) Genellikle oradaki gençlerden biri demir çubukla fırının önüne çekilen cabaları tezgaha taşımak için gönüllü olur. Eller yanacağı için gazete parçasıyla tutup dikkatlice taşınır.
Cabalar sepetlere konulur hem soğumasın hem de toz gelmesin diye üzerlerine gazete kapatılıp evlerin yolu tutulur. Benim tercihim cabadan yemek olsa da tabaklara da servis edilebilir duruma göre.




Tosya gelenekleri bol bir ilçe. Ve gençler olarak bizler, bazılarına karşı çıksak da böyle geleneklere sahip çıkıp, devam ettirmekle sorumluyuz gibi hissediyorum :))

3 yorum:

  1. Bayıldım yazına :) Ayrıntılı bir şekilde anlatmışsın Tosya'nın en güzel geleneğini. Gerçekten Tosya'da yaşanıyor en güzel Ramazan. Ben en çok patatesi severdim mesela :) Kızarmış üst tabaka benim olurdu hep :)) Çok özledim o günleri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmene sevindim :) Patatesin azcık dibi tutmuşu da çok lezzetli olur. Zaten en çok evdeki küçükler için sürülür :) Kısa zamanda gelip hasret giderirsin umarım :)

      Sil
  2. tabii ki kesinlikle devam ettirin.
    keşkek tosya hurun hiçbirini bilmiyordum.
    ama anlattıkların ne güzel şeyler.
    :)

    dün bir mim vardı. yapsana istersen.
    :)

    YanıtlaSil